Kepez’de kaybolan örf ve adetler konuşuldu

23 Aralık 2011, Cuma - 22:08
Kepez’de kaybolan örf ve adetler konuşuldu


Kepez Belediyesi’nin, bu haftaki Gönül Sohbetleri’nde, türküler ve şiirler eşliğinde Anadolu konuşuldu, “nerede o eski günler” sorusunun cevabı arandı.

Kaybolan değerlerin, şehrin önemli meselelerinin, şiir ve müzik ikliminde konuşulduğu Gönül Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Yazar ve emekli müzik öğretmeni Süheyla Uysal ve aile değerleri üzerine araştırma tezleri bulunan Özgür Uysal oldu. Kent Ormanı’ndaki Kanuni Sultan Süleyman Otağı’ndaki “Batı mı, Doğu mu, Anadolu mu”  konulu sohbette, teknolojiyle birlikte kaybolan örf adetlerimiz konuşuldu.

Değerlerimizi ihya ediyoruz

Sohbetin açılış konuşmasını yapan Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, “İlçemizdeki eksiklerden bir tanesi de şehri oluşturan kimselerin bir araya gelip çeşitli konular üzerinde sohbet edememeleriydi. Hem gönül telimizi birlikte titretme hem de değerlerimizi ihya etme bakımından Kent Ormanı nda, Kanuni Sultan Süleyman Otağı nda Gönül Sohbetleri’ni başlattık” diye konuştu.

Konuklar eski günleri yeniden yaşadılar

Daha sonra söz alan Süheyla Uysal ise 1948’de Isparta Eğridir’de başlayan yaşamını olgunlaştıran örf ve adetleri,  öğretmenlik vazifesini yaptığı Anadolu şehirlerindeki o yıllardaki deneyimlerini konuklarla paylaştı.  “Üniversiteden mezun olduğunda kendisine verilen Avusturya ve ABD bursları ile parlak bir kariyer onu bekliyordu. Ama o, okuma-yazmasız bir filozof olan yaşlı annesinin sözünü tuttu; elinde bavulu Anadolu yollarına düştü. O bir "öğretmen"di.”  sözleriyle anlatılan Uysal, 1990 öncesi Türkiye’sindeki toplumsal yaşamdaki değerlerle ilgili sohbet etti; çoğu orta yaşlarda olan konukları çocukluk günlerine götürdü.

Eskiden senet yoktu güven vardı

Konukları, nerede o eski günler, diye efkarlandıran yazar, sohbetinde şunları söyledi: “Çocukluğumun ve gençliğimin Türkiye’sinde esnaf, camiye giderken iş yerinin kapısının önüne bir sandalye koyardı ve dükkana kimse girmezdi. Borç para verilirdi. Senet yok ama güven vardı. Çocuklar rahatlıkla sokaklarda oynayabiliyordu. Sokaklarda ne tacizci ne de sapık vardı. Nineler, evlerinin cumbalarında dantel örerken çocuklarını kontrol ediyordu.

Değerlerimizi koruyarak ilerlemeliyiz

 Köy evlerinde, geçen başını eğsin diye kapılar küçüktür. Sebebi şu: Bir meclise girerken ben yarattım, diye girme başını eğ. Ahilik sisteminde, işler bitince bütün esnaf toplanır ve kocaman tepsilerde etli pilavlar yenirdi. Birisi şerbetini içerken, bir kaşık fazla pilav yememek için herkes kaşığını bırakırdı. Böylesine ince bir insanlık dünyanın hiç bir yerinde yoktur. İşte böyle kadirşinas, alçak gönüllü ataların çocuklarıyız.

Zenginler hiç bir zaman takı takmazdı. Gösteriş çok ayıptı. Zengine sorardı fakir, bugün ne pişirdin? Cevap şu olurdu: Ancak senin ‘elinin artığı’ olabilir bu yemek. Asla büyüklenmek yok. Benim çocukluğumda portakal bahçeleri olan zenginler vardı. Bir de teneke mahallesi, orta direk vardı. Birlikte gün yapardık. Fakir sadece bisküvi hazırlarlardı. Herkes aynı bisküvi yapardı. Başka ikinci bir şey yok. Şimdi öyle mi? iki tane yaptıysa diğeri üç tane yapıyor.” Emekli öğretmen Uysal, eski değerlerimizle modernleşelim tavsiyesinde bulunuyor ve ekliyor: “Modern Avrupa nın hiç bir şeyi güzel değil. Teknolojisine evet. Ama biz yerde oturup da yemek yiyebilmeliyiz. Büyüğümüz gelince ayağa kalkabilmeliyiz. Değerlerimizi koruyarak ileriyi gitmeliyiz.”

Anadolu hoşgörüdür, sevgidir

Süheyla Uysal, “Sen Ağlama”, kitabında anlattığı öğretmenlik yaşamının geçtiği Anadolu coğrafyasıyla ilgili de misafirlere şu bilgileri verdi: “Birçok uygarlığa vatan olan Anadolu da, pek çok ırk, din, dil vardı.  Bu farklılıklar da hoşgörü ve sevgi ile bir arada oldu. Hep hoş görmüşüz. Kim olursa olsun bağrımıza basmışız. Bunu öyle bir yerleştirmişiz ki yüreğimize, misafirperver olup çıkmışız. Anadolu daki farklılıklar bize uygarlıklar oluşturmuş. İnsanlar karışmış zekâ artmış. UNESCO’nun bildirisine göre ırkların karışmasından dolayı dünyada en fazla dahiler Amerika ve Türkiye den çıkıyor.

Biz Anadolu çocuklarıyız

Pek çok ırk, Anadolu’da aşkla, sevdayla, gönülle birleşip birçok güzel çocuklar üretti. Bizim adımız Anadolu çocuklarıdır. Laz’ıdır, Kürt’üdür, Çerkez idir, Bosnalısıdır, Türk üdür bunların hepsi birdir. Hepimiz ‘kısır, köfte’ yapıyor muyuz? Bir meclise girince merhaba diyor muyuz? Büyüklerin elini öpüyor muyuz? Binlerce ortak yanımız var. Geleneğimizle, saygımızla, göreneklerimizle biz Anadolu’yuz. “

Çocuklarımızı geleneklerimizle yetiştirelim

Süheyla Uysal, konuklara çocukların yetiştirilmesiyle ilgili şu tavsiyelerde bulundu: “Benim neslimin anne babaları çocuklarına hep ders çalıştırdı.  Böyle olunca çocuk saygıyı bilmiyor, töreyi bilmiyor, yemeği bilmiyor. Babaya saygıyı bilmiyor. Bir tek ders çalışmayı biliyor. Büyükşehirlerde parasızlık var, boşanmalar var. Şimdi okullarda esrar, alkol, cinsellik her şey var. Biz bu çocuklarımızı geleneklerimizle birlikte büyütmeliydik. Çocuklarımızı geleneklerimizle yetiştirelim.

Kötü diye diye ülkemizden soğuduk

“Türkiye nin en iyi üniversitesinde, çeşitli ödüller alarak okudum. Ama bizim ülkemizin dürümcüsü, anneannesi, bakkalı kadar bilgili değilim.” diyen Özgür Uysal da, eğitim sistemindeki yanlışlıklara değinerek, şöyle devam etti: “ Öyle bir eğitim gördük ki, içi boş pek çok şeyi, çok iyi öğrendik. Ama anneannelerimizin, dedelerimizin yaptığı pek çok şeyi bilmiyorduk.
Bize şu öğretiliyordu: Sen kendini kurtar. Mümkünse yurt dışına git. Bu ülke çok kötü.  İnsanları çok kötü. Bize her şeyim kötü olduğu öğretildi. Burası Türkiye, diye, diye bu ülkenin çocukları vatanlarından soğudular. Kendi ellerimizle, tarihimizin mirasından hiç bir şey koklatmadan çocuklarımızı büyütüyoruz.  Uysal, gençlik nereye gidiyor, sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Belli alanlarda ayağa kalkmaya başladık. Artık bizim gençlerimiz, keman ve piyono ile birlikte sazı da çalmaya başladılar. Özümüze dönmeye başladık.”

Tütüncü’den Bahattin Karakoç şiiri

Bahattin Karakoç’un, Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman, şiirini seslendirerek sohbetin demini artıran Başkan Hakan Tütüncü, Batı mı, Doğu mu, Anadolu mu, bahsiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu toprağın değerlerini konuşuyoruz. Değerlerin konuşulduğu her sohbet bana göre medeniyet sohbetidir. Medeni değerleriniz çok yüksekse orada sizi hayata bağlayan değerlerin de çok ulvi olduğunu söyleyebiliriz. Yüzyıllardan beri ışığın hep doğudan yükseldiğini biliyoruz. Ama maalesef bizim geçmişimizle irtibatımız zayıfladığından kendi tarihimizle, geçmişimizle, medeniyetimizle irtibatımız çok iyi olmadığından, bugün bize zarafet dersi verenler çok ilerdeler, diye düşünüyoruz.  Ama öyle olmadığını biliyoruz.”

Tütüncü, sohbeti, “Değerlerimizin, geçmişimizin o ışıltılı günlerini zihnimizde yeniden canlandırdık.” Sözleriyle tamamladı.

Kepez Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu Şefi Mahmut Özmen’in, sazının eşliğinde Kezban Coşkun, Çağlar Yağız, Hasan Akbaba ve Serhat Uyar, seslendirdikleri türkülerle gönül sohbetini tatlandırdılar.