Son Haberler
- Başkan Kocagöz, “Kepez’de sevgi kazandı”
- Kepez’de aşureler kaynadı, bereket paylaşıldı
- Başkan Kocagöz,”Kepez’de oturmak bir ayrıcalıktır”
- Kepez’de Drag heyecanı başladı
- CHP Ankara Milletvekili Dinçer’den Başkan Kocagöz’e ziyaret
- Kepez, hortum felaketinin yaralarını sarıyor
- Kocagöz, “Daha güvenli bir Kepez için çalışıyoruz”
- Kepez’den Varsak Yaylası’nda Vişne Şenliği
- Kepez Belediyespor’da hedef, bütün branşlarda başarılı olmak
- Kocagöz, asfalt çalışmalarını yerinde inceledi
Osmanlıda bir arada yaşama kültürü vardı
14 Şubat 2013, Perşembe - 18:54Kepez Belediyesinin düzenlediği konferansta konuşan Türk Tarih Profesörü İlber Ortaylı, Ermeni çetelerinin, Müslümanları taradığı bir dönemde Osmanlı Devletinin adliyesinde, idaresinde, meclisinde her türlü memleketten insan görev yapıyordu. O dönem demokratik bir gelenek, bir arada yaşama kültürü vardı. dedi.
Kepez Belediyesinin, kültür etkinlikleri kapsamında düzenlediği 2.Mahmud dan 2. Abdülhamit e Siyaset ve Toplum konulu konferansın konuşmacı konuğu, Tarih Uzmanı ve Yazar İlber Ortaylı oldu.
Erdem Bayazıt Kültür Merkezindeki konferansta, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ortaylı, Osmanlıdan günümüze Türkiyenin modernleşmesiyle ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu. Kepez Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, Muratpaşa Kaymakamı Fatih Kocabaş ile Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü ve Ak Parti Kepez İlçe Başkanı Bahattin Bayraktarın katıldığı konferansa, Antalyalılar da yoğun ilgi gösterdi.
Ortaylı gözüyle 1963 Antalyası
Türk Tarih Profesörü Ortaylı, konuşmasının başında, 15 yaşında iken 1963te geldiği Antalyayı şöyle anlattı: 1963ün 13 Eylül`ünde Antalya`ya ilk geldiğimde, burada bir kırsal bir memleketin yoklukları ve safiyeti mevzu bahisti. Sefil değil, mütevazi bir hayat vardı. Modern hayat açısından baktığınızda zor otel bulunurdu. Yol vardı ama ancak köylülere, iş adamlarına ve ziraatçılara yarardı. Bugünkü gibi o gün Antalya yı otomobille gezmek mümkün değildi. Otobüsü kaçırdığım için gece yarısı Alanyaya kamyonla, toz-toprak bir yoldan gitmek zorunda kaldım. O dönem Konyaaltı bölgesinde yerleşim yoktu. O boşlukta bir asayiş vardı. Orada emniyet içerisinde yürüyebiliyordunuz. Tanımadığım bir yere geldim. 15 yaşında bir çocuğum ama tanımadığım bir şehirde yürüyebiliyordum. Bu çok önemlidir. O tarihte bu yürüyüşü, Amerika`da yapsam biraz rahatsız olurlardı.
Türkiyedeki modernleşme askeri
Türkiyede sanayinin askeri ihtiyaçlar neticesinde geliştiğine işaret eden Ortaylı, Osmanlı Devletinin 19. asırda; dökümhane, tophane, asker üniforması üreten kumaş ve askere postal imal eden kundura fabrikaları kurduğunu belirtti.
Türkiyedeki modernleşmenin askeri bir toplumun modernleşmesi olduğuna değinen Ortaylı, Türkiye, medeniyetten uzaktır, söylemleri boş laftır. Çünkü askerlik de bir medeniyettir, bir düzendir, intizamdır. dedi.
Avrupadaki sanayi devriminin Osmanlı Devletini sarstığının altını çizen Tarih Profesörü Ortaylı, Osmanlının, gelişen teknolojinin, gelişen dünyanın dışında kalmamak için bürokrasi, eğitim, sanayi ve askeri alanda devrimler yaptığını kaydetti.
Maliye savurganlıkla değil Rus savaşı ile battı
Sultan 2. Abdülhamit iktidara geldiğinde, Osmanlı Devletinin maliyesinin çöktüğüne vurgu yapan Ortaylı, Abdülhamit, borçlu, hacir altındaki bir ülkeyi devralmıştı. Bizlere öğrettikleri gibi Osmanlı maliyesi, saraylar yaptıkları ya da haremdeki kadınlara broş aldıkları için değil, Rusya ile yapılan iki büyük savaştan dolayı batmıştır. diye konuştu.
İlber Ortaylı, Rusya ile iki büyük savaş yapan Osmanlı ordusunun; silah donanımı, piyadenin savaş gücü, tabya düzeni ve kurmay eğitimi bakımından düşman ordusundan üstün olduğunun bilgisini de verdi.
Osmanlının toparlanmasını Ermeni meselesi önledi
Abdülhamit Han döneminde başlayan Osmanlının yeniden dirilmesi, kalkınması ve toparlanması sürecinin Ermeni meselesiyle durduğunu anlatan Ortaylı, şunları söyledi: İlim hayatımın ilk anlarında Yıldız Sarayı evraklarını okurken, bazılarının eksik olduğunu gördüm. Türkiyede bazı bürokratlar, kendilerine göre verdikleri kararla Osmanlı arşivlerini sansüre tabi tutuyorlardı. Arşivde sansür yapılacaksa bile buna tarihçiler karar vermelidir. 1980`den sonra Hasan Celal Güzel`in tanzim ettiği Osmanlı arşivlerinde Yıldız Sarayı evrakına baktığım zaman çok feci şeyler gördüm. Sultan Abdülhamit Han`a, saygım azaldı diyemesem bile kendisine çok acıdım. Benim için daha güçlü bir hükümdardı, ama değildi. Bir Halifenin ülkesinde Cuma`dan çıkan cemaati Ermeni çeteleri tarıyordu.
Irkçı ve milliyetçi değiliz
Prof. Dr. Ortaylı, Ermeni çetelerin, Müslümanları taradığı bir dönemde Osmanlı Devletinin adliyesinde, idaresinde, meclisinde her türlü memleketten insanın görev yaptığını ifade etti. Osmanlı Meclis-i Mebusanın üçte birinin gayri müslimlerden oluştuğunu aktaran Ortaylı, bazı istisnalar hariç, Avrupa ve Rusya parlamentolarında Yahudi ve Müslümanın olmadığını bildirdi.
Bu kozmopolitik yapının da Osmanlı Devletini yıkılmaktan kurtaramadığını ifade eden İlber Ortaylı, Osmanlıda demokratik bir geleneğin, bir arada yaşamanın kültürü vardı. Türkiye ırkçı, milliyetçi bir memleket değildir. Bunu söyleyen insanlar ya cahildirler ya da Avrupa ve Balkan tarihini bilmiyorlardır. Veyahut kötü niyetli, edepsiz, yaygaracı adamlardır. Bu politika ile ülkeyi karıştırmayı, bazı menfaatleri elde etmeyi düşünmektedirler. Açıklamasını yaptı.
AB üyesi bazı ülkeler bize ayak bağı olur
Fransanın, Ermeni meselesinden dolayı Türkiye`nin Avrupa Birliği (AB) müzakerelerinde bazı başlıkları bloke ettiğini anımsatan Ortaylı, AB üyeliği konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: Fransa artık Türkiyenin üzerinde nüfus kuracak. Politika çevirecek, iktisadi kazanımlar elde edebilecek bir ülke olmaktan çıkmıştır. 21. Yüzyıl Fransasının medeni, sınaî, iktisadi düzeyi artık buna müsait değildir. Avrupa Birliğini oluşturan bir kaç ülke dışında ABnin Türkiye`nin sınaî açılımına; iktisadi, teknoloji, bilgisine faydalı olacak bilgi düzeyi yoktur. Bu birliğin içerisinde bazı ülkeler Türkiye`ye ayak bağı olurlar.
Konferansın sonunda Başkan Hakan Tütüncü, Prof. Dr. Ortaylıya plaket takdim etti.